Sayfalar
▼
3 Aralık 2016 Cumartesi
SATÜRN YAY BURCUNDA
Nasıl ego sahibi olmayalım ki. Kolay mı bir civciv misali yumurtanın çatlağından dünyaya doğan insan. Çatlak derken "bir çatlak var her şeyde, ışık böyle girer içeri" diyen Leonard Cohen'i anıyorum. Bir bilinmezden dünyaya doğuyoruz ve ilk güdümüz yaşamda kalmak. Bir Koç burcu gibi refleksif olmak zorundayız. İlk hareketi yapmalıyız. Ah evet işte yumurtanın dışındayız.
Ve açlık bastırır. Yenidoğan her bebeğin olmazsa olmaz sağlık göstergelerinden biridir kan şekeri. Bebek annesini emdi mi? Sorar durur çocuk doktoru. İşte boğa burcu sorunsalı: beş duyu tatmin edilmeli. Anne göğsü, teni, memesi, beslenme, dokunma, ninni: güven ve haz duyusu gelişti artık. Doyduk.
İki burcu ve iki evi bitirdik farkındaysanız, Satürn böyle çalışıyor. Ah ne bitip tükenmez döngüler bunlar, kontrol hep rutin döngülerin ve zamanın patronunda.
Şimdi dünyadayız ve karnımız doydu ya etrafa bakıyoruz: kimler var etrafta benzerlerimiz var mı, kimse var mı orada? İlk iletişimi başlattık. İkizlerimizi keşfettik.
Biz artık burayı sevdik, halimizden memnunuz, dünyaya alıştık, yuvamız diyelim buraya sıkıca köklenelim burda: işte yengeç olduk.
Güzel ya bu dünya, özene bezene yaratılmış şu güneşe bak, koşup oynayalım yaratılışla coşalım: beşinci evde Aslan olduk.
Unutmayalım bu arada egomuzda giderek gelişiyor, şimdi biraz daha olaylara dikkat kesilelim, detayları kavrayalım, irdeleyelim, çalışmak ta önemli arkadaşlar: evet Başak olduk.
Yedinci burç Teraziyle o ana kadar yoktan var ettiğimiz egomuzu artık karşıda ki diğer egolarla karşılaştırabiliriz. Ya ne kadar da çok ego varmış bu arada. Acaba hangisi daha iyi benim için, hangisi daha kötü: yargılama işine de bulaşırız bu arada, Satürn bir anda yüceliverir Terazide. Artık işin rengi değişiyor, sorumluluklar artıyor, çocukluk bitti. Gençlik zamanı.
İşte tam bu nokta, 7. burcu da kapsayan bu ilk yarı Gautam Buda'nın ya da Hermann Hesse'in Siddhartha'sının da çocukluk ve gençlik öyküsüdür. Kral babası tarafından izole edildi, zevke safaya ve hazza doyuruldu. Olumsuz tüm görüntülerden korundu, ölüm nedir bilmedi. Fakat diyorum ya bu bir döngü, bir yuvarlak, bir tekerlek , 8. burcu tatmadan bırakmıyorlar.
Akrep burcuyla beraber ilk kez uçurumla tanışırız, depremi, savaşı, krizi ya da ölümü, tehlikeyi öğreniriz. Tırtıl tırtıl olalı hiç böyle korkmamıştı. Sonsuz ölüm ve canhıraş tehlike tüm tabloyu ele geçirir. Tam bu zorlu ortamda, dünya savaşlarını yaşarken, kamplarda aç susuz sabun olmayı beklerken, insanın insana zulmüne şahitlik ederken, anestezi yapılmadan kesilirken, ayağımız altında ki toprak aşağı doğru kayarken, güneş artık batarken ve aşağıda Hades'in kapıları açılırken, Siddhartha ve tırtıl kafayı kaldırıp yukarda dokuzuncu burcu farkeder: Yay burcu.
Bakın ilk yedi burçta ve yedi evde bayağı bir yol kat etmiştik, yumurta çatlağından dışarı atlayan civciv bayağı bir şeyler inşa etmişti , ego ve onun patronu zihin epey bir gelişmişti. Ama ölüm işte o tüm planı mahvediyor, çünkü zihni ve egoyu acımasızca yok ediyor. Zerrelerini bırakmıyor. Gautam Buda, Siddhartha ya da bizim tırtıl bu şokla düşündüler: başka bir yol olmalı, başka bir yön, tırtıl Kartal'ı ilk o zaman rüyasında gördü, Siddhartha o ünlü arayışına ilk kez ölmüş bir insan gördüğünde başladı.
Dokuzuncu burç Yay, her şeyi yaratan ve yaratmaya devam edenin, Tanrı'nın ,kozmosun, tekrar tekrar aranmasıdır.
İlk sekiz burçta gözlerimizi bilinmeze açtık, kontrol bizde değildi, ailemizi belirlemediğimizi düşünüyorduk, hızla oyuna alıştık ve işte dokuzuncu burçla tüm bu olanların anlamı ne diye düşünmeye başlarız. Sebep ne ,sahip kim. Yay burcunun altı hayvan üstü insandır. İnsanla hayvanın farkı ne? İnsan merak eder ve sorgular. Yay burcuyla beraber sorulara cevap ararız, güneşin refahı olan Tanrısal 9. evde hayata, kozmosa dair bir kanaat oluşturmaya çabalarız.
Evet çabalarız diyorum yalnızca çabalarız. Şu dünyaya bir bakarmısınız milyarlarca insanoğlu yaşıyor. Bunların hepsinin bir haritası var, milyonlarca yay insanı, milyonlarca dokuzuncu ev vurgulu harita, milyonlarca haritasında Jüpiter aktif insan ve dünya hangi durumda.
Bu işte bizim küçük problemimiz. Astrolojik evrende enerji ham ve güçlüdür, enerji bilinç ile şekillenir ve farkı yaratan bilinçtir. Yani tüm bu bahsettiğimiz Yay burcu enerjisi ham haliyle güçlü bir fanatizm evreni de yaratabilir ve yarattı da. Burada fark yaratan sadece bilinç ve onun kodladığı tercihlerdir. Buda ya da intihar eylemcisi fanatik aynı kaynaktan beslenir : tarih bir tane Buda görür ve onbinlerce intihar bombacısı. İnsanoğlunun düşük yaratıcı seviyesi parçalanıp Tanrı'ya ulaşacağını düşler oysa yüksek bilinçli seviyesi yürürken bir papatyayı incitmeyecek farkındalıktadır.
Can sıkıcı konuların yoğun bir şekilde tüm dünyanın gündeminde olması ve daha yeni yaşadığımız fanatik darbe girişimi de yine aynı astrolojik sembolü işaret ediyor: Satürn Yay'da.
Satürn bu hayat denilen yanılsama oyununun temel planlayıcısıdır. Bulunduğu burçta o burcun mükemmel yorumunu ister. Tam bir sıfırcı hocadır, ikna edilemez, dersi tam vermeniz gerekmektedir. O burç konusunda ki eksiklerinizi, yetersizliklerinizi, cahilliğinizi hemen gözler önüne serer, ortalık yerde yüzünüze çarpar, rahatsız eder. Sınıfı geçmeniz için o konunun ustası olmak durumundasınız. Şimdi Satürn yay sürecine baktığımızda tüm dünyayla beraber dinsel konularda en hafifinden tam bir çuvallama görüyoruz. Öz kesinlikle ortada yok, içerik boşaltılmış, tam bir "şekil" imparatorluğu. Kurtulacağı vaad edilen insanoğlu birbirini boğazlamaya devam ediyor, uluslararası sermaye her köşeye egemen, çevreye verilen zarar ve uçsuz bucaksız çıkar savaşı artık solunan havayı, yağan yağmuru, iklimi etkileyecek seviyeye geldi. Bu süreç aslında tam da balık çağının bittiğini kova çağının başladığını işaretliyor. İyimser tüm senaryolara gülün geçin: ektiğimizi biçeceğiz. Hiç kimse sevgi ekmiyor, ortada Buda falan yok, farkındalık, bilinçlilik hali de. Savaş, öfke, ego ve şiddet ekiliyor aynen bunlar biçilecek.
İnsanı büyümemiş bir bebek olarak düşünün elinde tüm evrenin kumandası mevcut o parmağıyla sadece kırmızıya basmakta. Yaratıcılığının ve gücünün farkında değil, yaşam oyununu hiç farketmemiş bile, girdapta, tekerlekte, yanılsamada.
Astrolojiyle ilgileniyorsanız dünyaya şaşırmazsınız. İşte Satürn, o eşsiz öğretmen gözümüze gözümüze sokuyor, gözümüz çıkıyor arada ama yöntem bu, kozmosun acelesi yok. Stephan Hawking " Tanrı zar kullanır, sıklıkla da zarları zor bulunacak yerlere atar" diyor. Astrolojik ihtimaller çorbası da ancak böyle tarif edilebilirdi. Olasılıklar sınırsızdır, en kaba ilkel vahşi olanından, en ruhsal, en düşsel olanına belirsiz bir yelpaze.
Tam burda eskilerden yeni platoncu Plotinus'u anmadan geçemeyeceğim. Plotinus MS 250'ler de bu geniş ruhsal yaratıcılık spektrumunu yukardan aşağıya doğru tasvir ediyordu. Altta olan en ilkel düzeydir. Eskiler dünyaya boşuna " ay altı alem " demediler. Sevgili hocam Devrim Yılmazer beni felsefeyle astroloji arasında ki bağlantılara yönlendirdiğinde ilk çağ felsefesiyle astrolojinin bunca örtüşmesine şaşırmıştım. Tüm dünyanın düşünsel hayatı, felsefesi, bilimin temeli İyonya'da, Anadolu'da başladı farkındamıyız. Göbeklitepe'yi de uzaklarda değil yine ülkemizde buldular.
Sanıyorum ülkemiz doğum haritasının yükseleninin, dünyanın doğum haritasının yani Thema Mundi 'nin yükseleni gibi yengeç olmasının üzerinde durulması gerekiyor. Dünyalar gibiyiz.
İşte tüm bu yazının konusu Yay burcu. Avcı sohbeti gibi yanan ateşin önünde sıcak kahveniz elinizde dostlarınızla beraber yapacağınız bir sohbet. Dünya üzerine ,toplanmış bilgileri sentezleyerek onlara bir anlam kılıfı giydirerek sunacağınız sonsuz bir laf kalabalığı. Ama işte Satürn Yay burcuna geldi, köktenci kendini patlattı, dini mezhepler birbirine savaş açtı, Trump müslümanları Amerika' ya almamaktan bahsetti, işin rengi değişti. Yay burcu tüm dünya ölçeğinde ulusların birbirleriyle olan ilişkilerinde de denge ve düzen arayışındadır.
Dün kitapçıma gittim meditasyon olarak kullandığım Osho kitaplarından bende olmayan yeni çıkan bir tanesini aldım yanına da ne eklesem, elim Stefan Zweig'ın "kendileri ile savaşanlar" kitabına gitti, belki bunu da okumuştum ama unutmuşum. Kitaba başlayıp önsözü okuyunca Zweig'ın kitapta öyküleştirdiği üç Alman yazarla ilgili olarak " üçü de aynı burçtan" diye bahsi açtığını görünce şaşırdım. Zaten Stefan Zweig biyografileri muhteşemdir, empatisi çok güçlüdür, yazdığı kişiyi hem yaşar hem de yaşatır. Bu astrolojik bağlantı tabi beni Zweig'ın natal haritasını açmaya itti. Üstad Atamızın doğduğu yıl 1881 'de 28 Kasım'da Viyana'da dünyaya gelmiş. Güneşi 5 derece yay. Hemen hemen tüm dünyayı gezmiş harika eserler bırakmış, nazilerin Avrupa ve tüm dünyada ki ilerleyişlerine daha fazla tahammül edemeyerek 1942'de Rio 'da eşiyle beraber ilaç içerek intihar etmiş.
İşte bir Yay: bir dünya insanı, dünyayı kucaklamış, dünyayla bütünleşmiş, o hoyrat, zalim, amansız nazi yıkımına bireysel olarak kendi cevabını böyle bir yolu tercih ederek vermiş. Zweig'ın venüs ve merkürünün akrep burcunda kavuştuğunu da eklemeliyim.
Yay sembol olarak altı at üstü insan olarak simgelenir. Dünyanın tüm hayvani gereklerini yerine getiren bu güçlü insanın elinde gökyüzünü işaret eden ok ve yay vardır. Ayağa kalktığımızda yani insan olduğumuzda eğer önümüze arkamıza bakıp duracaksak bu binlerce yılımızı alacak bir vakit kaybı olacak sadece. İnsan için tek bir yön vardır ve bu yönün dışında ki her yön bitmez tükenmez bir tekrardır. Doğru yön yay burcunun işaret ettiği gökyüzüdür. Bu yüzdendir ki insan var olduğundan bu yana ilk insan kültür işaretlerine hangi toplulukta rastlanmışsa astrolojik ilk çalışmalara da oralarda rastlanmıştır. Sümerler, Kaldeliler ya da Babilliler.
Yay Satürnü için son cümle Stefan Zweig'ın geride bıraktığı son notundan:
"hayatım boyunca ruhsal uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu"
hobimastroloji@blogspot.com
Not: yazımı yayınladıktan bir gün sonra OSHO'nun doğum haritasına bakmak aklıma geldi.Bu efsanevi ustanın güneşi 18 derece yay.