Sayfalar

29 Ağustos 2016 Pazartesi



SATÜRN' DEN SONRA: ACI ÇEKEN ŞİRON





Yengeç burcu ruhun dünyaya giriş yeriydi oğlak burcuysa ruhun dünyasal deneyimler sonunda geldiği  diğer uç.
Eskiler dünyanın yükselenini yengeç kabul ederlerdi: yükselenin tam karşısında 7. evde oğlak vardır.
Herkes dünyaya bir anneden doğar. Bir doğum sırasında tüm duygular yaşanır: acı, ıstırap,keder, üzüntü,göz yaşı,umut, coşku, sevinç, mutluluk: bir doğum tam bir duygu imparatorluğudur. Ve "ay" her tarafına nüfuz eder.
Bir ölüm ise her zaman oğlaksal bir olaydır. Satürnyendir. Herşeyden önce o bir kayıttır. Kristalize olmuş bir kayıt. Kışın zirvesidir, donmuştur, artık geri dönülemeyecek olan olmuştur. Tarih kütüphanesi memuru ki o bir oğlak, kalemi hohlayarak o koca deftere kaydı alır, mürekkebin kurumasını bekler, artık yazı sona ermiştir. Yolculuk tamamlanmıştır. Defter  yolculuğunu birazdan tamamlayacak diğer bir ruhun adı gelene kadar yerine kaldırılır. Tam bir sessizlik hakimdir. Sese gerek yoktur.
Oysa ruh ne kadar çok sesle, gürültüyle dünyaya gelmişti. Ağlama, sevinç gözyaşları, umut, gurur, kahkaha, coşku, dağıtılan bahşişler, muhteşem hayaller ve sonsuz bir yanılsama: duygu imparatorluğu.
Ay ve Satürn arasında giden gelen ve geçip giden bir hayat;  birisini çok ama çok üzüyordu.O Şiron' du.
O bir ölümlü değildi. Ama diğer ölümsüzlere de benzemiyordu.
Şiron büyük şifa vericiydi, ölümsüzlere hem sağlık, kimya , matematik, hem avcılık, askerlik hem de müzik dersleri veriyordu.Ancak mutsuzdu.
Sadece kendini iyilestiremiyordu. Kendi yarasını tedavi edemiyordu.Şironunuzun bulunduğu yerde kapanmayan bir yaranızın olduğunu bir kenara not alabilirsiniz ve yine tam da bu alanda bir bilge olduğunuzu.
Şiron sıradan burjuvaziden gelen bir Olimpos dağı sakini değildi, iyi vasıfları sayesinde göz doldurmuş ve "seçilmiş " bir alt tabaka üyesiydi.Her şeyin sahibinin hikmetinden sual olmaz, o ölümsüzken ve ölümsüzlere çeşitli alanlarda dersler verirken, bir kaza sonucu Herkül'ün sihirli okunun hedefi oldu ve topuğunda ya da kalçasında açılan tedavi edilmez yarayla: acıyla tanıştı.
Ölümsüz Şironu insana, insanı da Şirona yaklaştıran bu acı oldu. O sıralarda Olimpos'un tüm sakinlerinin tuzu kuruydu, zevk içinde ölümsüzlüğün keyfini çıkarıyorlardı, insan her halükarda yeryüzünde acıya teslim edilmişti, daha yenilerde devrimci prometheus tanrılar dan çaldığı ateşi insanoğluna verirken yakalanmış Zeus tarafından acımasızca cezalandırılmıştı.Şiron tüm bu olup biteni görüyor ve içerliyordu, acısına acılar katılıyordu.
Şiron Satürn ile üranüs arasında yerleşmiştir. Bir yanı Satürn yani sistem tarafından yetiştirilmiş ona entegre ama acı çeken diğer  yanıyla da üranüsü görüyor göklerin büyük yaratıcı gücünü.O aynı zamanda bir devrimciydi, acısına son verilmesi için ölümsüzlüğünden, kendinden vazgeçerken önemli bir şart koştu: ateşi tanrılardan çalıp insanlara sunduğu için acımasızca cezalandırılan prometheusun serbest bırakılmasını istedi.
Bu belki de Olimpos dağında alınan kararların insan lehine değiştiği ilk andır. Bencilliğin özgeciliğin sonudur. Huzur adına ölüm kabul edilmiştir, bir bilge yürek ölümsüzlüğünden vazgeçmiştir.
Şirondan sonra Olimpos'da artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı.Şiron sonunda huzur içinde ölebildi.Bu bilge davranışı unutulmadı: yay takım yıldızında yerini aldı.Prometheus serbest bırakıldı, artık insanoğlunun önü açılmıştı, ateşle beraber insanın devri başladı.
Şironunuzun bulunduğu evde ve onun yöneticisinin eşliğinde sınırsızca kendinizden vereceksiniz.Kendinizden verdikleriniz insanın dünya da ki bu eşsiz öyküsünde çığır açan bir merhametli yüreğin, Şiron'un anısında evrenin her köşesinde sonsuz sevgiyle dansedecektir.

26 Ağustos 2016 Cuma






BENCE SATÜRN



Bence Satürn bulunduğu burçta ve evlerde katılımcılardan o burcun ve evin mükemmel kusursuz yorumunu bekliyor ve istiyor. Bu kadar yalın ve sade, buz gibi,pürüzsüz, halkası gibi göz alıcı ve zor, ama istiyor ve bekliyor, atlatamıyorsunuz, görmezden gelemiyorsunuz, illede istiyor. Oyunun patronu benim diyor, siz her ne kadar işletme müdür yardımcısını kafalayıp lak lak yapsanızda o hiç unutmuyor ve vazgeçmiyor rahatsız ediyor ,siz onla uyumlanana dek.
Hani içgüdüsel olarak otoriteden patrondan müdürden kendimizi korumaya çalışırız, onla rastlaşmamaya çalışırız ya iş ortamlarında, zaten natal haritanızda akslarda Satürn varsa, ya da kişisel planetlerinizle herhangi bir açı kavuşum yapmışsa yandınız, oyundasınız ve gözler önündesiniz,Satürn ders sınıfındasınızdır demektir.
Yıllar boyu Satürnyen eğitiminiz devam ederken durumunuzu merak mı ediyorsunuz, lütfen kalan hesabınıza bakınız : bakiyeye.Emin olun küsürat atlanmayacak, denk olana dek hesap o eksiklik hissi devam edecek, bazen her şey çağlayan gibi peşisıra gelecek ,bazen de tek ve etkili bir vuruş.Sırf oyunu rolü hatırlatmak için,ara duyuru.Farkındalığı en çok talep eden planetle karşı karşıyayız, dik yamaçta tırmanan dağcının en ufak dikkatsizliğinde kendisini uçurumun beklemesi gibi: gözler faltaşı açılmalı,hisler farkedilip tanınmalı.
Güncel örnek : Satürn yayda:uluslararası global dünya köyü.Sınırlar kaldırılmış, güvenlik kaygısı yok,herkes istediğine inanıyor, tasa yok,karışan yok.Uluslararası tüm taşımacılık faaliyetleri titizlikle ve kusursuz düzenlenmiş: kaza yok vs.
Ne ,gerçek durum çok mu farklı: e bu da insanoğlunun Satürn dersi, kaçış yok.






PROFEKSİYON



Bir astrolojisever olarak astroloji sanatı çalışmalarında kullanılan simgelerin gücünü ve etkinliklerini hayranlıkla izliyorum. Temel astroloji derslerini alırken  kavradığım sadelik  prensibine gönülden bağlıyım. Bu aralar hızla gelişen aksiyonlardan başımız dönerken türlü sistemlerle horoskoplar üzerinde "ileri görüntüleme tekniklerini" uygulayabiliyoruz. Ama öngörü sistemleri arasında en başta gelenlerden biri "profeksiyon" sistemleridir. 
Aslında tüm gizem en baştan beri vardır ya da en kaba görünüm en başta bize gizemin ipucunu yansıtır. Soğan her tabakasında soğandır, en başta da kavranabilir, dördüncü tabakasını soyduktan sonra da.Kendi kendimize astroloji çalışırken şu an en önemli vakamız: ülkemiz. Ülke natal haritasına Asc profeksiyon tekniğini uygulayacağız.
Ülkemiz kaç yaşında: 29 ekim 1923'de dünyaya geldi,2016 yılındayız : çıkarıyoruz: biz çocuk doktorlarının hep kullandığı gibi: 29 ekim 2016'da 93 yaşını bitiriyor, yani halen 93 yaşını sürmekte, 29 ekimde 94 yaşına ayak basacak.Güzelce kenara not alıyoruz. Asc profeksiyonda her yıl ,asc den başlayarak bir evi yaşarız. 12 ev olduğuna göre 12 yaşı bitirince ve 24 ,36 ve 48'i bitirince 12'lik döngülerden biri biter. Ülkemiz bu 12'lik döngülerden 7 tane bitirmiş 84 yaşında iken ve asc'den birer yıl ilerleyerek 29 ekim 2015 den bu yana sürdüğü 93. yılını 9. evinde yaşamakta. Ben bu hesapları natal harita üzerinde parmağımla sayarak yapıyorum: içimde ki başak başka türlü tatmin olmuyor. Yani natal haritayı asc yükselenden başlayarak, her ev bir yıl hesabı yaptık ve bu yıl ülkenin 93. yılı : parmak dokuzuncu evi gösteriyor.
Şimdi bu teknikle elimizde bir tanecik ev var, tüm bir yıl için bu evi değerlendireceğiz. Bu yıl 29 ekim 2015 'de başlamıştı, 29 ekim 2016'da bitecek. Bakıyoruz natal haritaya: dokuzuncu evi kova kesiyor: o başlatıyor, bunu not alıyoruz ve evin içinde bir planet var: üranüs , ilgimizi çekiyor. Önceliği evde görünen planet ya da planetler varsa onlara verebiliriz, o zaman : ülkemizin bu yılında çok üranyen, ani, beklenmeyen dramatik ,sürpriz gelişmeler olacak, bu üranüs 3 derece ile mc yani ülke onuncu ev başlangıç noktasıyla birleşiyor: ülke yönetimiyle iktidarla ilgili ani önemli değişimler: yükselen de ki Plüton ile açılı, patlamalı,ölümcül, askeri olaylar. Daha evi yöneten kova burcu Satürn'e gelmeden bile alacağımızı aldık, siz sonra Satürn ' ün Merkür tecavüzünü ve o kavuşumun onikinci evde sıkışmış kalmış halkı simgeleyen ay ile açısını inceleyebilirsiniz. Hatta soymaya bile gerek yok, soğan acı acı kokuyor uzaktan bile.









BİR DOĞUMUN ASTROKRONOLOJİSİ

DOĞDUĞU AN NATAL HARİTASINI O AN YANINDA OLMADIĞI HALDE ASTROLOĞUNA TAM ANINDA ÇIKARTTIRAN BEBEĞİ TANIYALIM

Bebeğin annesini o doğmadan bir hafta önce tanıdım. Aynı akademinin öğrencileriymişiz.Dersten önce ortak arkadaşlarımızla buluştuğumuz kafede rastlantısal olarak tanıştık.Tam anlamıyla karnı burnundaydı. Doğumun çok yaklaştığı belliydi.
Annenin hem gebelik yükünü bunca zahmetle taşırken hem de aktif meraklı bir astroloji öğrencisi profili çizmesi ilgimi çekti, zaten o da çokca merak ediyordu natal haritasını ve yaklaşan doğum şartlarını ,hemen natal haritasını çıkardık.
Natal harita zaten dikkat çekiciydi, annenin dördüncü gebeliğiydi, haritasının ev türetme tekniğini çalışmaya uygun bir harita olduğunu konuştuk.
Önümüzde bir doğum eylemi olduğu için ben hemen profeksiyonuna baktım.12. ev profeksiyonu yaşanıyordu  ve evet orda işte 12. evi Aslan kesiyordu: hemen çocuk ve doğum dedik. Anne ısrarla doğum eyleminin zamanını ve  hangi anın daha iyi olacağını sorguluyordu.
Tamam dedim ve profeksiyon yılında o an bulunduğumuz evi işaretledim: profeksiyon yılının onuncu eviydi ve boğa kesiyordu : aklıma 10. evi Venüs' ün evi olarak işaretleyen Manilius geldi : evet dedik evet, toplum önünde şölen vakti.
Ama hala bir problem vardı : doğum eylemi ne zaman gerçekleşecekti.Ben bu durumlarda kadersel inancın taraftarıyım.Tabi ki doğum eylemi kosmozun tam hesapladığı ve varoluşun mükemmel planının uygulanmasına yenidoğan bir bebeğin de katılacağı o kusursuz  an da gerçekleşecekti. Ama yine de kendisinden mütemadiyen gripal enfeksiyonu antibiotikle tedavi etmesi talep edilen bir çocuk hekimi olduğumdan, yani anne ve anne adaylarının istekleri benim işim olduğundan doğum anı için de astrolojik analize devam ettim.
Profeksiyon yılının 10 .ayına yaklaşık 30 gün dediğimizde, bu ay içinde 2.5 günde bir güneş ev değiştiriyordu.Olası bir doğum eyleminin günlük güneş profeksiyonunda ,güneş beşinci eve - çocuk evine-ilerlediğinde gerçekleşeceğini öngördüm. Annenin doğumgünü ayın 16 'sı olduğu için beşinci evi için  on gün ilerlediğimiz de doğum eyleminin 26 'sından sonra olacağını varsaydım.
Hafta içinde ara ara annenin sağlık durumu ile ilgili bilgiler aldım, bu arada doğum eylemiyle ilgili bazı öncü tıbbi bulguların ortaya çıkmaya başladığını öğrendim.
27 Haziran günü kliniğimde görevli olduğum içim erkence uyandım.Çayımı hazırlarken hep yaptığım gibi i padimi açtım. O anda bir mesaj çarptı gözüme: anne "öngörümün tuttuğunu , ağrılarının başladığını, hastanede olduğunu " bildiriyordu. Hayret ederek, hayırlısını diledikten sonra bende işime gitmek için yola koyuldum. Yoldayken aklıma geldi : mesaj anı haritasını çıkartabilirdim bu yolla doğum eylemi hakkında bilgi sahibi olabileceğimi düşündüm.
Klinikte i pad de mesaj saatine baktım 06: 56 yazıyordu, bu saate göre an haritası çıkardım, ilk bakışta iyi görünüyordu, o sırada hastalarımda gelmeye başladığı için fazla ilgilenemedim.
Günün ilerleyen saatlerinde anneden bir mesaj geldi doğum olmuştu, anne ve bebek sağlıklıydı, saat kaçta doğdu diye sordum: anne 06: 58, diyordu, ben ama derken o an uyandım, benim sabah gördüğüm mesaj saati i pad kapalı olduğu için ilk açtığım anda ki saatti, o saat mesajın gece gönderildiği saat değil, doğum anının saatiydi, ben ipadimi sabah açtığım anda, anne doğumu yapıyormuş.
Böylelikle benim an haritası , bebeğin natal haritası olmuştu, enteresan hoş bir sürprizdi. Ufaklık ,doğumdan bir önceki haftada benle tanışmış ve bana diliyle söylemeden ,aracı kullanmadan ,tam punduna getirerek, doğum haritasını çıkarttırmıştı. 
Günümüz hoş sürprizlerle geçiyor diye düşünürken,  dönüş yolunda şu natal haritaya bir bakalım diye haritaya göz gezdirince asıl sürprizi o an gördüm ve gözlerime inanamadım: 
bebeğin yükselen derecesi 22 drc yengeçti, benim yükselenim de 21 drc yengeçti ve bebeğin Ay'ı 5 drc akrepti, benim de natal marsım 5drc akrepti.
Şaşırdım tüm bunları birine anlatma ihtiyacı duydum bir hafta önce beni anneyle tanıştıran ortak arkadaşımız geldi aklıma hemen telefonu elime alıp onun adını aramaya başlayacaktım ki günün şimdilik son sürprizi beni resmen hoplattı: o an o arkadaşım messengerden bana yazıyordu : "doğum olmuş Yusuf"  evet dedim içimden evet doğum oldu ve biz daha önce doğanlar halen şoktayız.

25 Ağustos 2016 Perşembe




1 Kasım seçimleri öncesinde, 15 Ekim'de paylaştığım yazım;


SEÇİMİN İLK DERSİ : BİRLİK OLMA ZAMANI!

Bu harita 1 kasım 2015 seçim haritası. Haritayı oy verme işleminin başladığı saatle Ankara merkezli çıkarttım.
Öncelikle an haritasının yükselen burcu akrep, doğru yoldayız ,çünkü ülkemiz 29 ekim doğumlu bir akrep ülkesi. Biraz daha dikkatle bakınca bu haritanın yükseleni olan 16 derece akrebin, ülkemiz natal haritasında MC - tepe noktası-16 derece balıkla tam akıcı bağ kurduğunu ve yine natal 18 derece akrep olan ülke venüsüyle kavuştuğunu görüyoruz: sonunda bir hükümetimiz olacak.
Güneş akrep burcunda  ve sabah  yoğunlaşan enerji ile dolu dolu bir akrep günü yaşayacağız. Hafifçe bir akrep sorunsalı: lanetli bir tarihsel geçmiş, saplantılı bir duygusal tepki hali ve yılanın devamlı deri değiştirmesi gibi bir dönüşüm. 
Haritamız bir seçim günü haritası ,önce ışıklarımızı kontrol edelim. 10. evi Aslan kestiği için ülke yönetiminin de temsilcisi olan Güneş akrep burcunda , gökyüzünde parıl parıl parlamasıyla aklımızda kalan güneş şimdi 12. ev diye bilinen güneş görmeyen kayıp evde güçsüz . Puslu  bir havadayız ve gökyüzünde onu henüz göremiyoruz, bundan önceki yazılarımızda sıkça değindiğimiz gibi zorda, sonda bir yönetim. Bu yönetim erkinin temsilcisi güneş daha kısa zaman önce balıktaki güçlü neptünle tam akıcı bir açı yapıyordu, hayallerin gerçek gibi algılandığı dönem geride kaldı şimdi güçlü bir hayal kırıklığı zamanı.
Bu haritada aya  günün anlamının önemli bir göstergesi olarak bakıyorum, Houlding an haritalarında ayın sorunun odağını gösterdiğini söylüyor, seçim haritasında en hızlı hareket eden planet olan ayın özel bir önemi olmalı, ülkemizin natal haritasının yükselen temsilcisi de zaten ay, doğal olarak halkın atan nabzının, koşullanmış ya da ihtiyaç dolayısıyla alınan kararların ya da değişebilen duygusal tepkilerin de temsilcisi ay .
Seçim haritasında ay yönettiği yengeçte, yoğun duygusal tepkili ,içine kapanmış ,tehlike evi olan 8. evde ,kenara sinmiş, büzülmüş. Bu tehlike içinde ki ayın ,ülke natal haritasında 12 derece olan plutoyla kavuştuğunu görüyoruz ve tam karşısında da 13 derece oğlak plutosu var: evet bu duyarlılık halimiz çok doğru : gizli, üstü örtülü  bir savaş içindeyiz ve güçlü ülkelerin tamamen gizlilikle ,fakat tüm güçleriyle acımasızca ve sertlikle yoğunlaştırdıkları bir saldırı hedefiyiz. Zaten ülkemiz natal haritasının açık düşman evini oğlak burcu kesiyor.
Evet bize saldıran güçler, bu kan banyosunun sahipleri tamamen karşıt ülkeler, bu savaş kesinlikle bir kaç kukla örgütün ,taşeronun işi gibi gösterilmeye çalışılsa da  saldırganların iplerini dünyaya yön veren süper güçlerin tuttuğu bence bir komplo teorisi değil.
Maalesef seçim sonrasında da ülkemiz yine bir süre saldırıların hedefi olacak. Bunu yengeçteki ayın kısa bir süre sonra karşısında ki transit plutoyla tam açılanacağından anlayabiliyoruz ama en azından daha sonra bu ağır durumun giderek etkisini azaltacağını umuyorum. Bu kötü açılar benim enerjimi tamamen alıyor bu yüzden şimdi burada noktalıyorum ,sonra devam edeceğiz. Hiç değilse şunu anlatabilmiş olalım: insanoğlu için yaşamın en değerli ölçütlerinden birinin "güvenlik" olduğunu yaşayarak ,görerek test ettiğimiz bir dönemi yaşıyoruz ve ülkemiz adı konulmamış bir "saldırı " altında, lütfen BİRLİK İÇİNDE OLMAK ZAMANI.


AUGUSTUS  3


Bu ay başında Aslan yeniayını yaşadık, Aslan yöneticisi Güneş'ten dolayı yönetimsel bir burçtur, zaten şu an memlekette birinci öncelik " yönetimsel problemler" olmuş durumda, ortalık karışık, destabil haldeyiz, stabil hale geçmeye çalışıyoruz:  ülke astrolojik haritasında Aslan ikinci evimizi, güvenlik evimizi kaplar durumda, öz kaynaklar artık devreye girmiş, kuruluş ayarları seslendiriliyor, mahmure can havliyle uyanıyor. 
Astroloji şöyle çalışır: çok sade gidebilirsiniz: Aslan güneşi eşittir kral, yönetim, güneş kendi burcunda : aydınlatır, ortaya çıkarır, gözümüze sokar: tüm medya da neler  anlatılıyor bu aralar ve türlü spekülasyonlar dillendiriliyor: spekülasyon direkt Aslan'la ilgilidir.
Peki tüm bu bilgi bocası ve aksiyon neyle ilgili: akrep ülkesiyle ilgili: 29 ekimle. 
Şuna benziyor ben çocuk doktoruyum : kapı açılıyor ,kucakta bir çocuk getiriyorlar ebeveynleri, bitkin ,hasta görünümde bir çocuk ,kaç haftadır çeşitli yerlere başvurduklarını söylüyorlar yanlarında bir torba ilaç, ben kimliğinde doğum gününe bakıyorum: 29 ekim 1923, hemen şuraya yatırın diyorum daha en baştan kesin zatürredir, ya da daha kötüsü kronik bronşit, solunum yetmezliğidir, daha muayeneye başlamadan, çünkü ben hastayı tanıyorum, akrebi tanıyorum, astroloji çalıştıkça aynı anda kendinizi ve çevrenizi tanırsınız.
Ve inanın akrebi tanımazsanız bu ülke için ne yorumlasak anlaşılmaz.
Yaklaşık yirmi sene önce elime geçmişti: Jacques A. Bertrand'ın "terazinin hüznü" adlı kitabı. Bir cep kitabı kadar, 12 burç hicvedilerek  yazılmış, tabi kitabı kaybetmiştim, ama enfes tadı o kadar damağımda kalmış ki geçenlerde internette eskimiş bir kitap olarak bulabildim, şöyle başlıyor akrebe:
"Ölü yapraklar sonbaharın kokuşmuş su birikintilerinde ağır ağır çürür. Hoşa gitmek için gerekli her şey akrepte vardır: hem örümceği hem de yılanı andırır."
Şöyle bitiriyor:
"İstesek de istemesek de alışmak zorundayız, akrep yeryüzünün en eski sakinlerinden biridir. Son gelen haberlere göre radyoaktiviteye de dayanıklıymış"
Ülkemiz karmasal ,kadersel bir ülke. Yengeç yükselen, birinci evde Pluto, dördüncü evde yerleşen planetler,akrep burcunun zaten kendisi ve ordaki planetler ve tepe noktası balık: ortalığı su götürüyor, Stephan Arroyo, harika eseri, karma dönüşüm kitabını bize ithaf etmeli.
Basitçe son yıllarda sap dönüyor keser devamlı kesiyor ya : akrep etrafını ve sıkça kendi kendini tekrar tekrar sokuyor.
Aslan ikinci evimizde: eskiler Hadesten , yer altından çıkış dediler ikinci eve ,umarım yeraltından çıkacağız artık. Bir tane umutlu cümlemiz olsun.
Şimdi kötü zamanlarda kötücüllere dikkat kesiliriz: bunların küçüğü Mars,büyüğü Satürn'dür. Mars uzun süredir bulunduğu kendi yönetiminde ki akrep burcunda  neler yaptı neler hep beraber yaşadık: ülke haritasında akrepteki jüpiter ile kavuşmuştu, natal Jüpiter ülke haritasının yükselen yengeç burcunun yücelim yöneticisi de olduğu için epey önemli olaylara imza attı bu kavuşum, hatta bu kavuşumun hemen üstünde solar ark Neptün' ü de aynı derecede saptamıştık: neptünyen intiharımsı dini cemaatli bir saldırıya maruz kaldı ülke. Şimdi o Mars sonunda yay burcuna geçti: gözümüz iyice korktuğu için daha da dikkatle takip ediyoruz onu.
Burda şunu unutmayalım: her horoz kendi çöplüğünde, bu artık bir akrep marsı değil, bir yay marsı ,kötücül potansiyeli artık değişti. Şimdi yayda büyük malefikle kavuşacak: Satürn ile. 18 ağustos gibi iyice yaklaşacaklar, 24 ağustosta tam birleşme gerçekleşecek.
Bu kavuşum yayın 9 derecesinde tam da ülke natal kuzeydüğümünü aynı derecede kare açıyla görüyor, yine evrenden bir mesaj var, kurtulamadık bu mesajlardan. Bir nokta daha var maalesef tam o dereceye izdüşen sabit yıldız Antares: akrebin kalbi demişler ona eskiler: sanki akrebimiz, Mars'ımız eksik kalmış gibi o da duymuş gelmiş: Marsiyen enerjileri kamçılayacak.
Bu kötücül kavuşum ülke haritasının asker, polis unsurları ile ilgili altıncı evinde gerçekleşecek. Bu yayda ki kavuşumun sahibi, yay yöneticisi, yukarda bahsettiğimiz natal akrep Jüpiter'ine getiriyor bizi, yine yöneticiler ve muktedirler ile ilgili. 
İkinci önemli görünüm her ayın klasiği : dolunay. Bu dolunay 18 ağustosta 25 derece kova burcunda. Yine bu nokta  yine bu Jüpiter' le  tam kare açı yapıyor ,şaşırıyor muyuz, yok, siz de alıştınız işte. Sonuç olarak daha önce yaşadıklarımızdan daha kötüsü olmaz, Mars ,maraz,  aksiyon , kötülük işte. Bize ne canım kılıçla yaşayanlar düşünsün.
Benim tüm amacım "farkındalık" zehrinden bir zerrecik size bulaştırabilmekle ilgili, farkındalık zehri bir bulaşınca tüm eski benliği hızla yok eder. Ya sonra ne oluyor. Sonra yıkıntılar içinde oturup yeni bir insan tipinin doğmasını bekliyoruz umutla.



24 Ağustos 2016 Çarşamba

AUGUSTUS 2










Matematik ve sayılar : işte astrolojinin bazı temelleri. Bu kadar mı hesap kitap bağımlısı bir sanat olur. Zor, çok zor: ne olurdu yalnızca sezseydik, ama maalesef nesnel çalışma yapmak zorundayız.
Pratik yapalım: iki kuruntulu astrolojisever arkadaşımız konuşuyor, kulak misafiri oluyoruz
"- tüh ben bu Aslan yeniayından çok tırsıyorum valla - 10 derece aslandaymış ben de kötüyüm off ne olacak yine"
Duyduklarımızla hemen kafamda ki işlemci çalışmaya başlıyor " abi 10 derece Aslan dediler ,
yeniay  neydi güneş ve ay aynı derecede, orda bir enerji var, 10 derece kovada birşeyim var mıydı , tam karşılarında, burdaki birşeyden kastı planet tabi kafada ki işlemcinin , yok, iyi, akrepe boğaya da bakalım, yandık 5 derece Mars akrep orda, hadi rastgele"
Burda ne yaptık temel  astroloji derslerinde öğrendiğimiz sabit burçları şöyle bir taradık, çünkü onlar birbirleriyle zıt ve kare açılar yaparlar ve kabaca aksiyonda bu açılardan kaynaklanır.
Yani 10 derece Aslan 10 derece kovaya zıttır, 10 derece boğa ve akrepe karedir. Bu derecelere yakın planetleriniz ya da özel astrolojik noktalarınız varsa: evrenin bu yeniay size bir mesajı yola çıkmış olabilir.
Bu konuda beni astroloji pratisyeni olmaya yönelten örneği vermeden geçersem eksik olur. Belki bu sayede birkaç kişi daha okullarda astroloji eğitimine başlama kararı verebilir.
Yine bir ağustos ayıydı. Benim bu konulara ilgim olduğunu gören bir arkadaşım elime tutuşturdu kitabı. Peter Lorie'nin " Nostradamus ve kehanetler " kitabı.
" 1999 yılı yedi ay, gökten arzı endam edecek korkunun yüce efendisi
Büyük Angoulmois kralını diriltecek
Önce sonra Mars mutluluk içinde hüküm sürecek"
Nostradamus paragrafı 1500 lü yıllarda bu şekilde yazmış ve yıl 1999 izmit'teyiz.
Nostradamus'un yüzyıllar önce kehanetinde rastladığımız o yıl da ki astrolojik görünüm  o yıl astrologlar tarafından epeyce bilinen ve tanınan ,devamlı öngörüsel olarak yorumlanan özel bir görünümdü. Dört sabit burçta dört önemli planet yerleşmiş birbirlerini zıt ve kare açıyla görüyorlardı. " Grand cross :büyük haç görünümü".
Şimdi 1999 yılındayız ve astroloji takılıyoruz: elimizde bir kova üranüsü var, bir boğa Satürnü , bunlar birbirlerini kare görüyorlar ve zaten marazlar, pis pis bakışıyorlar: aralarında bir açı oluşmuş: birbirlerini görüyorlar. Tüm bu sistemin enerji ile çalıştığını düşünüyorum ve sistem hep en yüksek enerji piklerine ulaşmayı arzu ediyor gibi. Yani sisteme bu kavga yetmiyor o devasa enerjinin peşinde. 1999 da astrologlar ellerinde ki gökgünlüklerine bakarak ya da bilgisayarlarında ki programları ilerleterek o yılın en enerjik en zıt en kare en başat görünümünü yakalamaya çalıştılar: işleri çok kolay oldu: Her zaman kavgada gözlerin hemen onu aradığı küçük malefik kötücül, marazın, haşarılığın, zararın ta kendisi Mars o yaz tam da Nostradamus'un kehanetinde işaret ettiği yedinci aydan sonra en güçlü olduğu burca akrep burcuna geçiş yapıyordu. Oldu mu size t kare, oldu ama yine de birşeyler daha vardı. Ve işte hayat veren güneş, bu t kareyle aynı masaya oturunca kesin maraza çıkması beklenen Aslan güneşi ortalığı ateşe vermek için  kendi kraliyet ülkesine dönüyordu. İşte  yüzlerce yıl önce Nostradamus'a konu olacak kadar sıkı enerji toparlanabildi sonunda. Muhtemelen bu tabloda ek olarak  11 ağustos tam güneş tutulmasını da gören tecrübeli astrologların benzi biraz sararmıştır. Çünkü böyle zamanlarda işaret fişeği tam olarak tutulmalardır ve çarkları döndürecek butonu harekete geçirirler genelde.
Ben daha çiçeği burnunda bir astroloji çırağıyım, elimde bir Nostradamus kehaneti var bir de magazinde okuduğum haç görünümü ve güneş tutulması haberleri. O sırada tüm dünya astrologları yorumlar yapıyor: uzaylılar iletişime geçecek, Tanrı gökyüzünden elini gösterecek, Aslan'da ki Venüs durumu kurtaracak gibi.
Önce 11 ağustosta güneş tutuldu, izmit 'te merakla ,çalıştığım dispanserin terasından olayı, havanın bir anda kararmasını, çıkan esintiyi ve kargaların çığlıklarını iyice seyrettik.
Sonrasında yaşayarak öğrendiğim gibi, ihtimallerin hep daha önce de olanı, ilkel olanı ve kötü olanı oldu.  7 gün sonra sıkı bir depremi yaşadık , bizim dışımızda ki tüm dünya rahatladı, olacak olmuştu akrep  ülkemizde.
Deprem anına sonradan baktığınızda " kibritçi" ayı görüyorsunuz, çok manidar ,işaret fişeği tutulma olmasına rağmen olay anı ilk kıvılcımı genelde göklerin en hızlı hareket eden gündelikçisi aydan gelir. Ay akrepe girer girmez deprem başlamıştı.
Şimdi bunları sindiriyoruz sonra yine bulunduğumuz aya döneceğiz.




AUGUSTUS 1

Bir astrolojisever olarak astrolojik öngörü sistemlerinde kafamızın karışmaması mümkün mü. Yukardaki arkadaşlar hep hareket içinde her an. Meselenin özü yukardaki aşağıdaki ile ilgilidir, aşağıdaki yukardaki ile. Ve biz ,tüm canlılar birbirimizle ilgiliyiz, görünmez bağlarla.
Öngörü çorbasına gelirsek, bir natal doğumsal durum var her devletin topluluklara açıklandığı kuruluş anı gibi her bebeğin ilk nefes aldığı an gibi ya da bir depremin başladığı ilk an gibi. Bir de yukarda ki planetlerin sürgit devam eden döngüleri var: Güneş doğar, gece ay yükselir, bazen ay kaybolur: Güneş'le buluşur: aşk zamanı, çekilirler göremezsiniz mahremdir, yeniay diyoruz, iki sevgili,güneş ay ,bazen birbirlerine zıt olurlar: kavga döğüş: dolunay diyoruz.
Her ay yaşadığımız bu döngülere astrolojiseverler olarak yeniay ya da dolunay haritaları çıkararak yorum yapmaya çalışırız. Bu çıkarılan haritaları kendi haritamızla, natal haritalarla  ya da ülke haritalarıyla üstüste koyarak yorumlamaya yukardan bildirilen şifreyi çözmeye çalışırız.
Şimdi bu ülkede öyle sıradışı zamanlar yaşıyoruz ki ülke gündeminden kopmak mümkün değil, benim Venüs başakta astroloji evi olan dokuzuncu evimin de yücelimi Venüs ille de astrolojik çalışma bir faydaya vesile olmalı: astroloji bize en azından " farkındalık" yaratır ve asıl mükafatı çevremizi ve kendimizi tanıma yolunda pusulamız olur. Öyleyse konumuz Ağustos.
Sadelik ve temel taşlar ile ilerleyelim: ağustos imparator  augustus'dan geliyor : Romanın ilk imparatoru : takvim  bile Sezar ve augustus'a göre planlanmış, july , Jül Sezar temmuz da doğmuş, İmparator augustus'un ölümü 19 ağustosmuş. Enteresan ve bu ay 2  ağustos Aslan yeniayıyla başladı: resmen "kral" ile ilgili bir aydayız.
Aslan yeniayı bolca yorumlandı.
"Yönetici pozisyonlar tehlike ve baskıyla sınanıyorlar, yeniay 8. ev Satürnü ve 7-8. ev marsıyla bakışıyor. Bu planetler sıkı düşmanlık güdüyorlar. Yükselen yöneticisi venüs refahı 5. evde 12. ev üranüsüyle bakışıyor: ani bitişler planlanıyor. Bu venüs zaten yönetime hizmet eder görünen fakat kıstırılmış teraziyle simgelenen derin yapıların ve yine balık yücelimi olmasıyla kayıp 12.evin hizmetinde. 4.evi mesken tutmuş bu yeniay halkın yoğun duygusal tepkisini doğuracak yönetimsel olaylara gebe."
Ben de böyle yorumladım.
Şimdi önümüzde koca bir ağustos ayı var, başında Aslan  yeniayı olmuş, Mars yaya dönmüş yine bir malefik kötücül olan Satürnle kavuşacak ve yıldızların halen yuvarlanarak dönerek yaklaştığı bir kova dolunayı bizi bekliyor bu ay içinde. Burayı bir sindirelim sonra devam edelim Augustus'a.

23 Ağustos 2016 Salı


ASLAN SATÜRNÜ: KÜKREYEBİLİRSİN


"Gökteki en sert öğretmeni herkesten biraz daha fazla tanıdıklarını düşünen bir grup astroloji pratisyeni daha da ileri gittiler ve kendilerini Satürnyen olarak tariflediler. Binlerce yıldır araliksız oynanan oyunun şifresini çözmeye yaklaştıklarını düşünüyorlardı.Onlar oyunu sadeleştirmişlerdi: ona Satürn'ün Oyunu diyorlardı.Onlara göre oyunun patronu Satürn bulunduğu burçta kişiden o burcun mükemmel yorumunu bekliyordu, azını ya da çoğunu değil yalnızca o burcun mükemmel yorumunu"

Işık oyunu her yanda. Ege'de denizi mavi ,Floransa'da ovayı yeşil gösteren güneş, Venedik'i Venedik yapan güneş. Güneş imparatorluğu. Hayat veren güneş her sabah gökten bize ışığı sunar. Tüm "şeyler" onla beraber başlar ve düzene girer. Dün gece ölmüştüm, bu sabah yine Güneş'le doğdum: çok şanslıyım, bugün de yaşamdayım.
Ay ve güneş iki sevgiliydi ya dün gece yine Ay türlü ihtiyaçlardan bahsetti güneşe ,eksikten gedikten, tüm gece boyunca dinledi sessizce güneş ve bu sabah çözümleriyle doğdu. Evet dünya her sabah Güneş'le yeniden kurulur.
Her şeyleri yöneten güneş burçlardan yalnızca Aslan burcunu yönetir. Bu yaşam prensibidir. Burda yaşam desteklenir, asla yaşam karşıtı olunmaz, çünkü oyuna sadıktır Aslan, oyunun parçalarına değil pür oyuna sadıktır. Bob Dylan'ın şarkısında dile getirdiği gibi: "senin tüm sadakatin gökteki yıldızlara". Bir yıldızdan ne beklenir ki zaten yalnızca diğer yıldızlara sadakat hele bu yıldız güneşse.
Doğu , doğum haritasının en güçlü bölümüdür, oralarda bir Güneş'iniz varsa iyidir, doğarken Aslan burcu yükseliyorsa da iyidir, hayat kaynağından uzak değilsinizdir hemen elinizin altında. Güneş sabit Aslan burcunda yöneticidir ama öncü Koç burcunda da yücelir, en yukardan parıldar ve bu da hayati önemlidir. Şöyle ki :öncü Koç burcunda ilk çabayı gösterirsiniz: ilk nefesi alırsınız, hoşgeldiniz, hayattasınız. Boğa burcuyla yaşamı garantiye almaya çalışırsınız, annenizin göğsünde güvendesiniz. İkizler burcuyla ilk iletişimi kurarsınız ebeveyn dışında gelenle gidenle tanışırsınız ve yengeçte artık dünyaya köklendiniz, bir süreliğine " yuva" nızı buldunuz. Ve Aslan'a gelince: oyun ,sadece oyun: bir çocuksunuz, koşuyorsunuz, eğleniyorsunuz, dans ediyorsunuz, neşelisiniz, coşkulusunuz, kendinizden hoşnutsunuz, dünyadan hoşnutsunuz,mutlusunuz, sorumluluk mu yok kardeşim yok, en başta ki sözü unutmayalım : sadece gökteki yıldızlara, sadakatiniz de sorumluluğunuz da.
Dünya çocuklar için güzel, evet güzel di. Di. Şimdi bu dünya dönerek hızla yaşlanıyor ya, hatta hem yuvarlanıyor hem dönüyor, ortama bak ,bildiğin fırıldak. Ve bu dünyanın miadı var: şaka değil 25.920 yıl: 1 Platon yılı, hepsi bu.Dünya yaşandı,yaşandı, yaşlandı kova çağına kadar geldik.Yalnız bu kova bildiğin Satürn ,bildiğin sert öğretmen en sıkısından. Kova çağına ilerlerken ve Satürn'e doğru koşarken herşey gitgide ciddileşiyor. Nüfus artıyor, su kaynakları azalıyor, hava kirleniyor ve ısınıyor. Ve tüm problemler katlanarak devam ediyor. 
Şimdi en başa dönüyoruz, en başta neyi bilirdik: annemizi, duygularımızı, Ay'ı. Eskilere göre zaten dünyanın yükseleni yengeçti hep duyguyduk biz. Ama şimdi bu sert, yargılı, gri, kirli, ciddi dünyada çocuk ne oldu, çocuk nerde, nerde Aslan. Şey Aslan'ı vurdular, kafasını kestiler ve derisini yüzdüler.Afrika'da sembol olmuş Cecil adlı Aslan 'ın başına geldi bu vahşet. Yapan da dolarları bastıran ABD'li ünlü bir diş doktoru: Satürn.
Bu dünyada artık çocuk mutsuz, annesi babası işe gitmiş, taksitler ödenecek, çocuk dört duvar arasında, doğada değil: zaten doğa da elimizde kısıtlı, haftaya bitiyor. Yani hızla yuvarlanarak ve dönerek ,Rolling Stones, Satürn' le nihai kucaklaşmaya koşuyoruz. Ama şey ,en baştan ,bu bir oyundu ya, kendimizi oyuna bir çocuk gibi kaptırmıştık ya ,bir Aslan çocuğu gibi , oyunda ilerledikçe, oyun kullanma kılavuzunu inceledikçe Aslan Satürn'ün ayrımına varmalıyız: olgun, farkında ama hala çocuk.
Bak sadece oyun var, zaten tüm döngüyü biliyorsun , yaşamı ve ölümü biliyorsun, ying ve yangı biliyorsun: sadece oyun var. Yalnızca " Buda" yok, "Zorba" da var. Yazın sıcakta, karıncaya nispet danseden ağustos böceğiyle ,soğutulmuş içeceğinle ,kendin olacağın arkadaş sofrasında, neşeli, flörtçü , beşinci evde ılık esintiyle rahatlayan ferah venüsünle, Aslan var. Aşk var, bu oyunun olmazsa olmazı, ruhun farkındalık zirvesi: aşk var. 
Yılmazer hocamın lafıdır: aşk haritada görünmez. Alev de bir haledir yalnız, daha çok sıcaklığını hissedersiniz, yanarken gereksiz her şeyiniz, tüm zararlı tutumlarınız ve fikirleriniz ateşle beraber yanar, hafiflersiniz, yüreğiniz kora döner, olgunlaşırsınız, bilinçlenirsiniz.
Döngüden bahsettik: aydan Satürn'e doğru salınıyoruz. Ne kadar karşı koymaya çalışsak ta farkındalığımız giderek yükselmekte, henüz onla ne yapacağımızı bilmediğimiz için zihin bizi teslim almakta. Ama her şey bitmedi ortalara doğru bir yerlerde Aslan var: tüm bu oyuna ışığı o sağlıyor, onun kocaman bir yüreği var, karanlığa kükremeye hakkı var, bir de sen varsın, yalnız sen, bir kral ya da kraliçesin, insan olma gururunu taşıyorsun, söylenecek sözün var, dünyayı kutsayacak bir sevgin, evrenle dans edecek coşkun var, aşkla mırıldanıyorsun: bu bir oyun, bu bir oyun, bu yalnızca bir oyun.