SATÜRN' DEN SONRA: ACI ÇEKEN ŞİRON
Yengeç burcu ruhun dünyaya giriş yeriydi oğlak burcuysa ruhun dünyasal deneyimler sonunda geldiği diğer uç.
Eskiler dünyanın yükselenini yengeç kabul ederlerdi: yükselenin tam karşısında 7. evde oğlak vardır.
Herkes dünyaya bir anneden doğar. Bir doğum sırasında tüm duygular yaşanır: acı, ıstırap,keder, üzüntü,göz yaşı,umut, coşku, sevinç, mutluluk: bir doğum tam bir duygu imparatorluğudur. Ve "ay" her tarafına nüfuz eder.
Bir ölüm ise her zaman oğlaksal bir olaydır. Satürnyendir. Herşeyden önce o bir kayıttır. Kristalize olmuş bir kayıt. Kışın zirvesidir, donmuştur, artık geri dönülemeyecek olan olmuştur. Tarih kütüphanesi memuru ki o bir oğlak, kalemi hohlayarak o koca deftere kaydı alır, mürekkebin kurumasını bekler, artık yazı sona ermiştir. Yolculuk tamamlanmıştır. Defter yolculuğunu birazdan tamamlayacak diğer bir ruhun adı gelene kadar yerine kaldırılır. Tam bir sessizlik hakimdir. Sese gerek yoktur.
Oysa ruh ne kadar çok sesle, gürültüyle dünyaya gelmişti. Ağlama, sevinç gözyaşları, umut, gurur, kahkaha, coşku, dağıtılan bahşişler, muhteşem hayaller ve sonsuz bir yanılsama: duygu imparatorluğu.
Ay ve Satürn arasında giden gelen ve geçip giden bir hayat; birisini çok ama çok üzüyordu.O Şiron' du.
O bir ölümlü değildi. Ama diğer ölümsüzlere de benzemiyordu.
Şiron büyük şifa vericiydi, ölümsüzlere hem sağlık, kimya , matematik, hem avcılık, askerlik hem de müzik dersleri veriyordu.Ancak mutsuzdu.
Sadece kendini iyilestiremiyordu. Kendi yarasını tedavi edemiyordu.Şironunuzun bulunduğu yerde kapanmayan bir yaranızın olduğunu bir kenara not alabilirsiniz ve yine tam da bu alanda bir bilge olduğunuzu.
Şiron sıradan burjuvaziden gelen bir Olimpos dağı sakini değildi, iyi vasıfları sayesinde göz doldurmuş ve "seçilmiş " bir alt tabaka üyesiydi.Her şeyin sahibinin hikmetinden sual olmaz, o ölümsüzken ve ölümsüzlere çeşitli alanlarda dersler verirken, bir kaza sonucu Herkül'ün sihirli okunun hedefi oldu ve topuğunda ya da kalçasında açılan tedavi edilmez yarayla: acıyla tanıştı.
Ölümsüz Şironu insana, insanı da Şirona yaklaştıran bu acı oldu. O sıralarda Olimpos'un tüm sakinlerinin tuzu kuruydu, zevk içinde ölümsüzlüğün keyfini çıkarıyorlardı, insan her halükarda yeryüzünde acıya teslim edilmişti, daha yenilerde devrimci prometheus tanrılar dan çaldığı ateşi insanoğluna verirken yakalanmış Zeus tarafından acımasızca cezalandırılmıştı.Şiron tüm bu olup biteni görüyor ve içerliyordu, acısına acılar katılıyordu.
Şiron Satürn ile üranüs arasında yerleşmiştir. Bir yanı Satürn yani sistem tarafından yetiştirilmiş ona entegre ama acı çeken diğer yanıyla da üranüsü görüyor göklerin büyük yaratıcı gücünü.O aynı zamanda bir devrimciydi, acısına son verilmesi için ölümsüzlüğünden, kendinden vazgeçerken önemli bir şart koştu: ateşi tanrılardan çalıp insanlara sunduğu için acımasızca cezalandırılan prometheusun serbest bırakılmasını istedi.
Bu belki de Olimpos dağında alınan kararların insan lehine değiştiği ilk andır. Bencilliğin özgeciliğin sonudur. Huzur adına ölüm kabul edilmiştir, bir bilge yürek ölümsüzlüğünden vazgeçmiştir.
Şirondan sonra Olimpos'da artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı.Şiron sonunda huzur içinde ölebildi.Bu bilge davranışı unutulmadı: yay takım yıldızında yerini aldı.Prometheus serbest bırakıldı, artık insanoğlunun önü açılmıştı, ateşle beraber insanın devri başladı.
Şironunuzun bulunduğu evde ve onun yöneticisinin eşliğinde sınırsızca kendinizden vereceksiniz.Kendinizden verdikleriniz insanın dünya da ki bu eşsiz öyküsünde çığır açan bir merhametli yüreğin, Şiron'un anısında evrenin her köşesinde sonsuz sevgiyle dansedecektir.