Sayfalar

29 Ocak 2017 Pazar










SATÜRN KOVADA

Evet Zodyak'ta bir planet vardır ki, tüm planetler içinde bir planet, tüm arketipler içinde bir arketip: Tanrıların Astral kuşağında  herhangi bir noktacıkla ilgili ufak bir mesel anlatacak olsak bile, titizlikle o planete saygılarımızı bildirerek başlamalıyız ,eski Yunan'da öykülerini anlatan şairler gibi, gazabından korunmak için dua etmeli, bağışta bulunmalıyız: o Satürn'dür. Ona selam olsun.

Ulu manitu,  Satürn Kova eşleşmesini buyurmuşsun: ama içimden Satürn'ün Kovaya sahip olması demek geliyor, inancım şudur ki , tüm buralar, gözle gördüğümüz gerçeklik, ay altı alemin tüm ışığı dahil, yengecin Ay'ı ve Aslan'ın Güneş'i , yani ışıklar tamamen onun ,Satürn'ün kontrolündedir, diyemesem de  ,diyebileceğimden fazlasıdır o.

Ay ve Güneş affetsinler beni ; kral ve kraliçe, ışıklarımız; kaderi yazanı ve kontrol edeni ,sınırlayanı, göz ardı edemeyeceğim, o kötü baktığında taç giyen bir çok kralın  hevesi kursağında kaldı,  taçları başlarında ezildi,  bir çok anne kucağında morarmış bebeğine sütünü veremedi, SATÜRN 'dü o kötü bakıyordu. Zamanın insan aklınca unutulup gittiği sanılan derin labirentinde bir yerlerde işlenen bir suçun ,bir hatanın , bir hesabın silinmez bir kaydıydı aslında bu, dikkat ve özenle tutulan ,bir terazinin hassasiyetle tarttığı.

Şimdi Manilius'u saygıyla anan bu girişimizden sonra, çağımızda Satürn 'ün algısıyla devam edelim.Stephen Arroyo Satürn 'ün mottosunu iki kefeli bir terazi gibi vurguluyor " ne kadar çaba o kadar lütuf".

Satürn Terazi'de yücelir, tüm kainat bir dengede durur, denge hep vardır, var olan fiziksel kurallar bütününü bizler zamanla anlamaya çalışırız. Buna ilerleme deriz. Hayır, hayır, hemen Satürn kovaya gelmeyelim.

Zodyağın ilk altı burcu fazlasıyla benlikle ilgilidir, sonra gerçek oyun başlar, Satürn'ün yüceldiği teraziyle ,karşıdakiyle baş başa  kalırız, etki tepki sarmalıyla sosyalleşiriz. Burası Satürn 'ün en nazik halidir. Daha ilerde, onuncu evde ,tam tepede , gerçekler kristalleşir , Satürn'ün ilk yöneticilik yaptığı burç gelir : Oğlak.

Oğlak bir klasiktir, dünya bir klasiktir, klasikleşmiş herşey bir saat gibi tıkır tıkır işler, saat zamandır, zamansa Satürn'dür.Oğlak 'ta Satürn toprak elementini yoğurur, yapı, form, temel ve kural için ne eşsiz bir ortam. Oğlak ,zirvedir. Zirveler sessizdir, ıssızdır, zordur, soğuktur,uçurumlar içerir ; devletler gibi. "Ya devlet başa ya kuzgun leşe", klasik bir ülkücü slogandır, bugün o partinin başında Oğlak burcu bir başkan var adı da Devlet, ah semboller.

Oğlak yaşlıdır, dünyamız yaşlıdır, tecrübe yaşla gelir, zamanla sınarız ve sınanırız, zaman Satürn'dür.
Yine Arroyo Oğlağın öncü  niteliğini merkezden dışarıya doğru yayılan enerji olarak tarifliyor. Oğlakta merkezden çıkıp dışarı hareket eden bu enerjinin yönü geçmişe doğrudur, geleneklere ve tarihe düşkündür Oğlak. Öyleyse insanoğlunun mağaradan ,taştan, ciladan ,demirden ,çelikten, uçaktan gökdelene kadar tüm öyküsü, bir Satürn oğlak kronolijisidir. Sıkıldınız biliyorum çünkü sıkıcıdır Oğlak Satürnü ,tüm tarih, kurallar, sınırlar, oğlakta yücelen marsla birlikte tüm bu taktik savaşlar, tüfekle silahla yazılmış bir dünya tarihi,bilim ve tekniğin gelişmesi, acının ,zorluğun tekrarı tekrarı tekrarı , tüm dünyanın acımasızca tekrarı ,of ,evet, bir isyan gerekiyordu : ve Satürn Kova'yı da yönetti.

Hayır, hemen Satürn kovaya gelmeyelim ,bir daha düşünelim.
En baştan tekrar gelelim: zaten Satürn 'ün tüm işleri böyle mükemmelce gerçekleştirilmeli, kurallara harfiyen uyulmalı, tam bir titizlik gösterilmeli, yoksa bir gün hesap döner, sap döner, sonra mazallah hesap hatasını çarpıtan Volkswagen firması gibi oluruz: bu oyunda hiç bir hata pişkince geride bırakılamaz, anlamak zorundasınız, siz anlayana kadar çarkı felek döner durur, dünya döner, hatta hem yuvarlanıp hem döner: yani Rolling Stones, ah semboller.

Demek istediğim o ki ulu manitu: tüm bu döngüler, tüm bu sistem, tüm bu içiçe geçmiş halkalar sistemi, kozmos ,mikrosu ve makrosuyla en iyi Satürn'le anlaşılabilir, o kusursuz ve mükemmel olandır. Burda özellikle altını çizmek istediğim şu, biz bu oyunda bir anda düzey atlayamayız, bunlar ham hayaller olarak kalır, Satürn tam da bu olgunluktur, farkında olmalıyız ki, insanlığın tüm kültürel mirası ortak ve benzer sorumluluklar içerir, sorumluluklar , ne kadar sıkıcı değil mi,

Yunus 'un kırk yıl dergaha odun taşıması gibi ve o odunların hepsi düzgün ve dosdoğruydu, ah semboller.

Yani biz bu Astral oyunda , sırayı, sıra hukukunu, en baştan kabul etmeliyiz, zaten Satürn zodyakta terazi de yücelerek ilk kez kendini gösterir. Herakles her şeyin ateşle başladığını söyledi, koçla Zodyak başlar,tam zodyağın ortasında ,teraziyle ,yarımız diğer yarımızı aramaya çıkar bütünleşmek adına ve Satürn Oğlak yöneticiliğiyle epey bir zamanda yolculuk etmiş , ustalaşmış ve sıkılmış oluruz.

Sıra bu , bundan önce değil asla, Satürn kova tüm bu süreçler aşıldıktan sonra anlaşılabilir. Oğlak kovadan daha önceki burçtur ve toprak elementindedir. Somut soğuktur, en uzun gecedir, buzdur, donarız, yaşamda kalma sınavıdır, sınav sonucudur, uzmanlaşmaktır, insanlığa hizmet etmektir ve sonra sıkılırız.

Ve kova başlar.

Houlding'in Evler kitabında ki antik çağ yorumunu burda anmakta fayda görüyorum.Zodyakta Oğlağa lütfedilen 10. ev artık tamamlanmış bir evdir, artık zirve olunmuştur, tamamlanılmıştır, tek bir yön kalmıştır, aşağı doğru, 9'a doğru düşersiniz.11. ev daha ilerlemeye açık , daha iyi potansiyelli bir evdir ,yönü 10'a doğrudur ,zirveye doğru. 11. ev büyük iyicil Jüpiter 'in evidir ve Kral'ın hediyesini aldığımız evdir, Zodyakta 11. evin sahibi kovadır.

Şimdi bu oyunda ilerledik, temel ihtiyaçlarımızı da karşıladık, dünyanın bin türlü halini defalarca deneyimledik ,artık bu oyunun ileri sürümlerini merak ederiz, Oğlak Satürn'ü çelikleşmiş, amansız katı bir sınırdı ,artık bu sınırlardan sıkıldık, duvarları sınırları kaldırma zamanı ,işte kova geldi, sahnenin arkasında ne var, haydi duvarlara omuz atalım, bir de hava elementindeyiz ya sınırımız yok: uzaylı kardeşlerimizle iletişim kurmak için çabalama vakti.

Kova basitlik peşinde olan karmaşık bir burçtur, diyor Jacques A. Bertrand. Evet çünkü bu oyun karmaşık, bu dünya karmaşık, Evren karmaşık, ama hem sade hem karmaşık. Arroyo Kova için anahtar kavramın : tüm insanları ve kavramları tarafsızca kontrol etmek olduğunu, bu burçtaki bir planetin: bireyci özgürlük ve aşırılık niteliği taşıdığını bildiriyor. Evet Kova evrendeki diğer kardeşlerinin peşinden koşar, her türlü kalıplaşmış kuraldan sıkılır, cinsiyet ayrımını dert etmez, ilerici ve devrimcidir. Ay kova Lenin gibi.

Satürn kovada, sabit niteliğini de gösterir. Yine Arroyo sabit niteliği enerjinin içe , merkeze doğru yoğunlaşması olarak tarifliyor. Güçlüdür kova ,değişimci ve özgürlükler konusunda inatçıdır. Yoğunlaşır, insanlığa hendek atlattırır: aynen köleliği kaldırırken Abraham Lincoln gibi.

Biliyorum kova burcu her zaman daha zor anlaşılıyor, daha belirgin özellikler  ortaya koyan Oğlakla aynı yöneticiyi paylaşması işleri iyice karıştırıyor, tam da burda yine Arroyo'nun şu yazdıklarını çok değerli buluyorum : kişi değişiklik ve çeşitlilik ihtiyacının yanı sıra kontrol sahibi olma dürtüsü hisseder ve bunun sonucunda düşüncelerini değiştirmeye direnç gösterir, kova sabit bir burçtur.

"Kova burcu yeni ve değişik olan herşeye karşı deneysel açıklık ile tek bir fikir veya tavıra son derece katı hatta fanatik derecede bağlı olmanın oldukça karışık bir karışımıdır." Nokta. Bu güçlü cümleninde sahibi olan Stephen Arroyo'nun astrodienstde doğum haritasını bulunca hiç şaşırmadım: ay kovada  ve 11. evde, ah semboller.

Her filminde büründüğü yeni rolle sanki yeniden doğan Johnny Depp ve resmi sekiz nikahlı, ikisi aynı kişiyle, Elizabeth Taylor'da kova Satürn'ü örneklerimizden.

Satürn bulunduğu her burçta o burcun mükemmel yorumunu talep ediyor. Zodyağın tepesine yerleştirilen bu iki burç , Oğlak ve kova ve onların ortak yöneticisi zorlu öğretmen Satürn sayesinde muhtemeldir ki en zor sınavlar bu alanlarda gerçekleşmekte ve anlaşılan o ki öğrencilerin çoğu sapır sapır dökülmekte.

Hayattayız, yaşamaktayız, aslında dönüyoruz, döngülerle coşmaktayız, sayısız döngüden sonra, kova satürnüyle , tüm yapıya, hayata, şöyle sağlam, olanca gücümüzle esaslı bir omuz atıyoruz, yapıyı zorlamak için, oyunu esnetmek için, daha iyiyi bulmak için, arka planı görmek için, yıldızlara erişmek için, sonuç ne mi?

Onikinci burç, zodyağın son burcu: balık.

Dün akşam sahaya indim, esaslı bir kova vurgulu arkadaşımı içirdim, üçüncü kadehten sonra en fazla söylediği kelimeleri not aldım:

"bu böyle değil, bu böyle olamaz, böyle olmamalı"












28 Ocak 2017 Cumartesi









MARS KOÇ BURCUNDA


Bu yıl bahar erken başladı.


Zaman Koç burcuyla başlar. Zodyağın bu ilk burcunun yöneticisi "arıza" marstır. Yıl dediğimiz zaman aralıkları güneş koç burcuna gelince start alan maraton koşucuları gibidir. 12 ayda bir yıl maratonu tamamlanır.
2017 yılında bugün güneşten önce Mars Koç burcuna girdi.  Bu erken bir bahar. Bu yılın baharının çok erken ve çok güçlü işaretçisi. Halen ortalık kar yığınlarıyla dolu iken bu Koç Marsı bir kardelen gibi. An haritasında hem kova yükseliyor hem kova yeniayı mevcut.

Zodyak başkaldırınca yükselen kova olur bize de beklenmeyeni beklemek düşer.

Zodyak başkaldırıyor bu yıl bir deprem yılı. Deprem ya ruhumuzda ya bedenimizde.
Yukardaki Mars'ın Koç burcuna giriş haritası. Astroloji programım hatırı sayılır bir şekilde direndi 0 derece marsı vermemek için ille 2 saniye eksiğiyle 29 58 balık marsını resmedecek. Ne demek istiyor acaba : balık biterken koç başlarken bu denli balığın sonunda ısrar, balık zaten son demek, ne demek bu sonun sonuna bunca dikkat çekmek.

Israr edip tamı tamamına Mars'ın koça giriş anına ulaşınca durum anlaşıldı. Yeniay 12. eve düşüyor. Bu alttan alta bir sonlanış haritası, bir balık gibi.  Aklıma bu yılın ülke solar dönüş haritası geldi, yine balık yükseliyor ve şiron birinci evde. Acılı, sonsuz bir son olacak. Kollektif bilinçaltı bizi dudağımızdan öpecek, sonsuzluğa karışacağız, gözyaşları sel olacak, balık ağlar mı, balık ağlayacak. Şiron ve Venüs'te orada ya ağlayarak birbirimize sarılacağız.

Yerde hala kar var ama ruh ve beden artık ısınacak.

Anın yükselenini de  yeniayı da aynı planet yönetiyor: zorlu Satürn: dışardan görünür olduğumuz en gösterişli evimize çökmüş uzun süredir rehin aldığı şans yıldızı Jüpiter'e ders vermekte. Sert öğretmen "yüz verme bu kıt kafalılara diyor, çabalamayana ekmek verme, mutlu etme bu zavallıları" diyor.
Şans yıldızı Jüpiter ne yapsın uzun süredir sert öğretmen Satürn'ün şehri terazide hem de tehlike evi olan sekizinci evde rehin alınmış, şehrin anahtarı da  öğretmenin cebinde. Adam olmayana çakacaklar durum vahim. Kopya çekme şansımız da yok: uyanmalıyız.

Haritanın aya göre lordu da olan ancak kısıtlayıcı Satürn tarafından tutuklu ve rehin alınan Jüpiter" ben yüce soylu değerlerin, ahlakın ve erdemin planetiyim bana böyle davranamazsınız "diyor ama nafile, Satürn tek başına gelmemiş : mahşerin diğer atlıları Üranüs ve Plüton 'da  Jüpiter'i kıskaca almışlar.  Yetmezmiş gibi yükselen evin balık kısmında GAD'lı stelyumda göze çarpan mahşerin dördüncü atlısı Neptün.

Tüm bu ağır abiler: hesap zamanı diye tutturuyorlar, yemeği silip süpürdünüz, tatlınız da dondurmalıydı, şimdi vakit geç oldu : hesap zamanı.

Bakın üranüs var ya o hiç değilse gizlenemez ,elektrik çarpması gibidir, sarsıntılı bir çarpışma. Örneğin Trump'ın güneşiyle birleşmiş doğum haritasında , göz önünde devamlı deprem dalgaları gibi görünür kılıyor onu. Ama ya o Plüton aman o Plüton yok mu. Karanlıklar prensi. Ölüm gibi o anında gelir tepeler ve bitirir, yok eder. O haritanın yine kova evi olan 11. evine oturmuş , hem de oğlakta, tepelerin tepesinde, en yüksekte oturanların mahallesinde yanına da Merkürü çağırmış. İlle de ona bir haber yazdıracak, lamı cimi yok bu bir ölüm ilanı, en üst seviyeden.

Modunuz düştü mü. Yok benim amacım bu değil tam tersi. Daha doğrusu bu yazının ana konusu olan mars koç var ya koçun marsı o buna izin vermez. Balık bir bitişse koç marsı bir başlangıç demek. Güçlü bir başlangıç. Direniş, var olma, hayatta kalma.

Şimdi bu akşam bir cumartesi akşamı, Mars koç burcuna girdi. Saturday Night Fever ,hatıralarımızda kalan bir film. Filmin açılışında kova burcu john Travolta kırıtarak salınarak yürüyor. Arkada Bee Gees'in muhteşem parçası yükseliyor: Stayin' Alive.
Yaşıyoruz, yaşıyoruz, hayattayız, hayattayız,

Yalnızca uyanın.

https://youtu.be/u1qN6gLbUMw

hobimastroloji@blogspot.com

9 Ocak 2017 Pazartesi








OĞLAK SATÜRNÜ








Her şey Devrim Yılmazer hocamın "bir kova Satürn'ü yazılsın" notuyla başladı. Boşuna değilmiş içimde ki Satürn'ün onuncu evimde kurulup oturması böyle bir anı bekliyormuşum bir anda kendimi Satürn üzerine düşünürken ve yazarken buldum.
Doğum haritamızda Satürn bulunduğu konum ve açılarıyla bize önemli bir hayat dersini işaret ediyor. Bu önemli planeti kendimizi ve dünya oyununu tanımakta farkındalığımızı artıracak bir kod anahtarı olarak kullanabiliriz.
Satürn'ün bulunduğu burç, konumu, yönettikleri ve bakıştıkları öncelikle "sorumlu" tutulduğumuz ders alanlarımızdır. Sorumlu ve sorunlu. Hayatın en başlarında yaşadığımız krizlerle bu alana  hemen ilgimiz çekilir çabucak derslere başlayabilelim diye.
Satürn öğretmenimiz bizden ne ister: etkilediği alanlarda biz katılımcıların mükemmel yorumunu. Evet olmayacak şeyi istiyor bizse basit insanlarız bu yüzden de hamur teknesinden tekrar tekrar dökülmeye devam ediyoruz. Biri bizle dalga geçiyor ama henüz bulamadım.
Ne sıkıcı bir giriş oldu ama ne yaparsınız. Satürn'den ne bekliyordunuz ki: aralık ayında sabah eksi iki derece de arabanızın camında ki buzu temizlerken size Hawaii güneşi söz verilmedi. Rutin sıkıcılığında yapmak zorunda olduğunuz zahmetli işler. Oysa bir saat önce sıcak yatağınızdan hiç çıkmak istememiştiniz. Doğu bilgeliği bir gecelik uykuya kısa ölüm diyor, hiç uyanmamaya da tam ölüm. Öyleyse yaşamda isek dünyada ve Satürndeyiz: sınav ve eğitimde.
Ama içimizden bazıları bu sert dünya koşulları için fazla yumuşak.
"Dünya benim için fazla sert"
diyor  Hölderlin.
Parantez içinde Hölderlin bir yengeç Satürn'ü şair.
Satürnün yay yolculuğundandır sanıyorum sonsuzluktan bir yay güneşi olan Stefan Zweig'ın astrolojiye verdiği destek devam ediyor. Daha önceki yay Satürnü yazımda Zweig'dan bahsetmiştim, "Kendileriyle Savaşanlar" kitabında 1770  doğumlu Alman lirik şairi Hölderlin'i tanıtıyor bize. Hölderlin edebiyatta klasik çağın ve romantizmin en önemli temsilcilerinden. Yukarıda paylaştığım sözünün de hissettirdiği gibi çok kırılgan bir yapısı var. Onun yumuşak duygusal yapısını Zweig o kadar güzel betimliyor ki natal haritasını merak ediyorsunuz. Ama beni bir oğlak Satürnü yazısına ikna eden aynı kitapta rastladığım şu muhteşem paragraf oldu. Zweig bu paragrafı romantik genç Alman şairlerine katı felsefesiyle zarar verdiğini düşündüğü ünlü Alman felsefeci Kant  için yazmış.


"  Kant düşüncelerinin şekillendirici ustalığıyla istila ettiği klasik çağın saf verimliliğini inanılmaz derecede tıkamış, bütün sanatçılardaki şehveti, yaşama coşkusunu, hayal gücünün serbest akışını estetiksel bir eleştiri anlayışına saptırarak ebedi bir kırılmaya neden olmuştur. Kendine yönelen bütün şairlerin saf şairliklerini ilelebet tıkamıştır ; zaten böyle bir sırf-beyin, bir saf-zihin, devasa bir buz kütlesine benzeyen böyle bir düşünce hayal gücünün gerçek faunasını ve florasını nasıl dölleyebilirdi, bu kendini bir düşünce otamatına çeviren, bu hayata en uzak kişinin, ömrü boyunca bir kere bile bir kadına dokunmamış, doğup büyüdüğü kasabadan bir kere bile ayrılmamış, gündelik hayat makinesinin her bir dişlisini her gün aynı saatte ve aynı şekilde hiç şaşmadan elli, hayır yetmiş yıl boyunca otamatik olarak çeviren bir adamın; soruyorum böyle bir karşı-doğanın, böyle bir cansız bedenin, kendisi bile donuk bir sisteme dönüşen bu zihnin herhangi bir şekilde bir şairi, şehvetli, yaratıcılığın kutsal tesadüflerinden sarhoş olmuş, tutkudan sürekli bilincini kaybeden bir insanı desteklemesi nasıl mümkün olabilirdi ki?  "


Bu paragrafı okuyunca hoppala dedim, bu nasıl bir başlığı konmamış Satürn tarifidir, biyografik denememi okuyorum yoksa bir astroloji kitabında Satürn'mü anlatılıyor. Üstteki paragraftaki sıfatlara tekrar bakarmısınız.
Şekillendiren, usta olan,istila eden, inanılmaz derecede tıkayan, saptıran, ebedi kıran, tekrar tıkayan, sırf-beyin, saf-zihin, devasa bir buz kütlesi, düşünce otamatı,hayata en uzak, dişli ,hayat makinesi, otamatik, karşı-doğa, cansız beden. Hatta bahsi geçen yetmiş yıl bile yedilik Satürn döngülerini hatırlatıyor.
Yapma Kant dedim sende mi ve astrodienst cevabı yine verdi: evet, Kant bir oğlak Satürn'ü. Onun katı felsefesinin Zweig'a göre zarar verdiği genç duygusal Hölderlin ise bir yengeç Satürn'ü.
Astrolojik çalışmalarda zıtlıklar olguların tarifi için değerli imkanlar verir. Kant ve Hölderlin ikilisinde yaşanan oğlak-yengeç zıtlığı gibi bu ara çok sık yaşadığımız bir ikilik yine hemen akla geliyor: 1881'de doğan devlet adamlarının Satürn 'ü boğadayken, 1954 'de doğan devlet adamlarının Satürn 'ü akrepte. Yine muazzam bir zıtlık.
Doğu felsefelerinden ve özellikle Zen'den çok etkilendiğim için yaşama ya da kozmosa bütüncül bakma taraftarıyım. Daireye inanıyorum bu zodyağın tekerleği de olsa. Yalnız burda galiba çok dikkat edilmesi gereken nokta dairenin her noktasının farklı niteliği ve eşsizliği. Şuraya bakarmısınız dairenin bir noktası yengeç: çekingen, duyarlı, ürkek , köklerine bağlı bir yaz havası, tam onun zıt noktasında oğlak noktası duruyor: hava ayaz, her taraf buza kesmiş, gerçeklik çok net ve soğuk, duygulara sıra bile gelmiyor. Sanki yengeçle dünyaya gelen varlık oğlakla uzay gemisine binerek başka uzak diyarlara yolculuk edecek kadar duygularından arınmış olmak zorunda.
Oğlak ve Satürn bildiğini okur, bildiğinden şaşmaz, otomatikleşmiştir artık, bu dünya oyunudur, kış, soğuk ve zorluk hükmünü sürer, tepeler ıssızdır, yalnızdır, sessizdir, göz önündedir tepeler, topluluk tarafından yargılanırsınız, hükme çarptırılırsınız, hakkınızda ki karar uygulanır. Sınanırsınız, yoklanırsınız, tutunmaya çalışırsınız, kayarsınız, düşersiniz, yuvarlanırsınız, kader vaktinizi yaşarsınız.Ölüm yine Satürn.
Satürn orta yaşlarımda burcumu ziyaret ettiğinde neler olmuştu: çalıştığım hastane ani bir sürprizle bir başka yere taşındı, merkezden uzakta bir "tepe"ye, şartları zorladım orda bir "koltuk" sahibi oldum, yine mutlu olamadım istifa edip bir poliklinik açtık, bir telefon geldi babama kalp anjiosu önerilmiş tam bu kadar mı diyordum ki bir telefon daha geldi kardeşim kalp yetmezliğine girmiş asıl haber o. Kalp nakli sırasına bile kaydettik adamı sonraları yine sürpriz bir şekilde iyileşiverdi. Tüm bunları Satürnün burcumu ziyaretinde yaşadım.
Astroloji fal değil. Fal baktırmak için falcıya gidiyorsunuz kahve içiyorsunuz size falınızı söylüyorlar.Ben kozmosun tercih ettiğini tercih ediyorum: gizemi. Astroloji gizeme giriştir hepsi o kadar. Gizemi tanımaya kendinizi tanıyarak başlayabilirsiniz. Astrolojik çalışma farkındalığınızı  artırmakta bir başlangıç noktası olabilir. Kendinizi tanımayı tercih ederseniz Lao Tzu, Herakles, Platon, Plotinus, Marcus Aurelius, Seneca, Montaigne, Bacon, Spinoza, Schopenhauer, Hesse, Zweig, Jung, Campbell, Krishnamurti ve Osho gibi çağı olmayan dostlar sizi hep bekliyor. Yol kendi içimize yaptığımız yolculuğun yoludur. Astroloji yolculuğumuzda iyi bir arkadaştır. Kendimizi ve çevremizi anlamamızda tanımamızda yardımcı olur.
Soru "başımıza ne gelecek"se ,cevabı daha basit: ne gelecek tabi ki "yaşam" gelecek. En fazla ölüyoruz o tam bir kesinlik ve sessizlik, onun dışında onbinlerce şey ve olasılık. Dikkat edilmesi gereken nokta şu yıldızlara bakıp onlarla özdeşleşirsek ve tüm gökyüzünü, gökyüzünün bütünlüğünü kaçırırsak yine olmayacak, yolculuğumuz yine yarım kalacak. Özdeşleşme o kadar yaygın bir refleksimiz ki astrolojik yazılardan güceniyoruz bile. Biz birer varlığız hepimiz birer birer tüm kozmosu içeriyoruz ne kaldı bir burç.
Dünya dönmeye devam edecek dostlar korkuyla kasılmayın. Etrafınızda gördüğünüz bu yaratım, bu düşük insanımsı, henüz " insan" olmamış, sen ben kavgasıyla, küçük korkularıyla büzülmüş, tutmaya çabalayan, kalmaya çabalayan döngü çok uzun zamanlardan bu yana planlandı mükemmelce servis ediliyor.
İşte dolunay 12 ocakta karşımızda, yengeç oğlak aksında, Koç üranüsüyle karelenmiş. Orada. Bizi acıtacak, halkımızı acıtacak. Bunun için ne denebilir. Ben uzun süredir bu gibi görünümlerde daha fazla detaylandırmayı bıraktım. Stanford'ta üniversitede bir deney yapmışlar , para ile gönüllü olmuş öğrencileri iki gruba ayırmışlar: gardiyan ve mahkum. Deney başlar başlamaz faşizm o kadar hızlı ilerlemiş ki bilimsel ekip daha altıncı günde kaygılanıp deneyi sona erdirmiş. Çünkü gardiyanlar zulme başlamış, zulme uğrayanlarda hızla giderek daha fazla ezilmişler.
Osho'nun dediği gibi biz henüz bir ihtimaliz. İnsan olma ihtimali. Henüz insanımsıyız insan olmak bir ihtimal. Doğu ya da batı tüm insanlık kültürünün en son geldiği nokta bu. Silah üretilmediğinde bilim ilerlemiş olacak ya da insanoğluna bir hap içirip içinde ki şiddeti kökünden yok ettiğimizde yine bilim ilerlemiş olacak. Şimdilik kayıkçı kavgasına devam.
Zorlu süreçler devam edecek çünkü egomuz ilerde farkındalığımız geride seyrediyor. Her olan olabilecek tek mümkün o olduğu için olmakta. Farkındalığınızı artırmak ve bilinçli kalmak dışında bir yükümlülüğünüz yok. Zihinsel parazit karmaşasından uzaklaşarak iç sesinizin frekansını yakalayın ve yalnızca radyonuzu iç sesinize uyumlayın. Oğlak Satürnü ve dünya  kar, kış , kıyametdir. Kar yumuşacıktır  ama bu sert mevsimde yağar. Kar her şeyi , her nesneyi örter. Gereksiz ihtimalleri ortadan kaldırır, sadeleştirir ve sessiz kılar.
Her bir birey şu anda tek tek dönüşmedikçe oğlak Satürnü bir eskici gibi geçmişi geleceğimiz yapacak. Benzer döngüleri tekrar tekrar yaşayacağız ve umudumuz hep bir sonraki yaza kalacak.